İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan Yeni Çıkan Türkçe Kitaplar

güncelleme: yayınlama:

KENDİLİKTEN KAÇIŞ
SINIRLARI YIKMAK, BİR-LİĞE DUYULAN AÇLIK
ILANY KOGAN
PSİKE İSTANBUL KİTAPLIĞI
ISBN 978-605-399-181-6

Psike İstanbul Psikanaliz Kitaplığı'nın "Şimdi ve Burada" dizisinin iki temel izleği var: "Şimdi" psikanalizin çağdaş gündemini takip edebilmeyi, "Burada" ise Türkiye'de psikanalizin kurumsallaşması için büyük emek harcamış, yabancı eğitim analistlerinin ve onlardan eğitim alan yerli analistlerin psikanalizin kuramı ve uygulaması üzerine birikimlerini paylaşmayı amaçlıyor. Dizinin ilk kitaplarında yabancı bir eğitim analistinin kuramsal ya da klinik çalışmasıyla yerli bir analistin bu yapıta yönelik yorum, eleştiri ve katkılarından oluşan çalışması yer alıyor. Dizide ayrıca Psike İstanbul Çalışma Grubu üyesi analistlerin özgün çalışmalarına da yer verilecek.

Dizinin bu ikinci kitabı Kendilikten Kaçış, Ilany Kogan'ın ikinci kuşak olarak savaş ve soykırımın dehşetini kendi yaşamında tekrarlayan bir analizanla yürüttüğü analizin öyküsüyle başlıyor. Kogan kurgu tadında yazdığı satırlarda bu insanın analisti işgal etme, onunla kaynaşma ve analisti yok etme çabalarını aktarıyor. Analistin kendi travmalarıyla yüzleşmesi sayesinde, hem kurban hem de kurbanlaştıran olan analizanla nasıl dönüştürücü bir ilişki kurabildiğini adım adım izliyor okur. Kitabın devamında Kogan bu analizin ortaya çıkardığı önemli meseleleri ele alıyor: Yas, manik savunmalar, simbiyoz, zaman ve mekân sınırlarının ihlali, gerçeklik ve düşlem, kendiliğin yapısı... Travmanın kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığını da çarpıcı bir dille gösteriyor yazar.

Kitabın son kısmında, Psike İstanbul kurucu üyelerinden Psikanalist Berrak Ciğeroğlu, Kogan'ın bu kitapta ele aldıklarını kendi uygulamasından bir örnekle pekiştiriyor ve insan ıstırabının din, dil, ulus tanımadığını bir kez daha hatırlatıyor.

Bu kitap sadece uzmanlara değil, farklı ilgi alanlarından okurlara da kendi iç ve dış gerçekliklerini gözden geçirme fırsatı sunuyor.

KEYNES’E DÖNÜŞ
TORUNLARIMIZIN EKONOMİK OLANAKLARI
Derleyenler: LORENZO PECCHI – GUSTAVO PIGA
EKONOMİ
ISBN 978-605-399-219-6
Dünyada 1930’dan bu yana yaşanan krizler, derinleşip ciddi toplumsal boyutlara ulaştığında sürekli hatırlanan ve düşünceleri “yeni baştan” ele alınan bir isim vardır: John Maynard Keynes. Böyle dönemlerde hükümetler ve merkez bankaları, krize çözüm olarak kredi imkânlarını arttırmak için, Keynes’in Genel Teorisi’ne yeniden dönerek önlemler almaya başlarlar. Peki ama Keynes’in teorisi dünyamızı krizden korur mu? Buna cevap vermek oldukça zor ama yine de kapitalist dünyanın her krizde aklına getirdiği alternatifi, iktisat dünyasının bu önemli kişisini unutmak mümkün mü?

Elinizdeki kitap, Keynes’in 1931’de kaleme aldığı ve birkaç sayfada yüzyıl sonrasının toplumsal hayatını, birçok iktisatçının vurguladığı gibi Karl Marx’tan esinlendiği öngörüyü ele aldığı Torunlarımızın Ekonomik Olanakları makalesini “ hatırlayan”, aralarında Nobel Ekonomi Ödülü almış iktisatçıların da bulunduğu isimlerin yazılarını bir araya getiriyor.

Keynes bu makalede, cüretkâr bir öngörüde bulunarak ekonomik büyümenin toplumda daha yüksek ahlâki standartlar yaratacağı, çalışma haftasının on beş saate düşeceği,  insan türünün daha az çalışarak bol bol boş zamana kavuşacağı, sanata ve yaratıcılığa zaman ayıracağını tasarlamıştı. Keynes’e göre 2030’lu yılların insanı, kendini yaşama sanatından başka hiçbir şeye vakfetmeyen ve tüketimde belli bir doygunluğa ulaştığı için de entelektüel faaliyet alanında gelişecek bir insandı.

Sungur Savran’ın özenli ve yetkin çevirisiyle dilimize kazandırılan bu kitabı yayına hazırlayan Lorenzo Pecchi ve Gustavo Piga, dünyanın önde gelen iktisatçılarının bu kısa makale üzerine yazdıkları yorumları derlerken, belirli bir amaçla hareket ettiklerini; bu yazıların Keynes’in öngörüleri ile yanılgılarını, günümüz toplumunu kuşatmış olan tüketim, bölüşüm, eşitsizlik, kimlik, kültür vb. kavramlarla açıkladığını dile getiriyor, 20. yüzyılın bu önemli iktisatçısına da gereken değeri verdiklerini vurguluyorlar.

TÜRKİYE VE İRAN’DA OTORİTER MODERNLEŞME
ATATÜRK VE RIZA ŞAH DÖNEMLERİ
Derleyenler: TOURAJ ATABAKI – ERIK J.  ZÜRCHER
TARİH
ISBN 978-605-399-184-7

Batılılaşma ya da bir başka tanımla “Avrupa modernitesi”ne ulaşma, iki yüz yılı aşkın bir süredir Türkiye ve İran gibi Avrupalı olmayan ülkeler tarafından varılmak istenen bir hedef olarak görüldü, bununla da kalmayarak, bu modernleşme her iki ülkede de yüzleri Batı’ya dönük aydınlar tarafından koşulsuz benimsendi.

Önceleri Batı karşısında geri kalmışlıktan kurtulmayı, Avrupai tarzda oluşturulmuş bir ordunun kurulması olarak anlayan bu aydınlar; Osmanlı Devleti’nde 1908 Meşrutiyeti, İran’da ise 1905 Anayasa hareketiyle hızlanan modernizasyon sürecinin, toplumun farklı alanlarında da ancak Batı’nın hukuki ve siyasal yapılarını benimsemekle tamamlanacağına inandı.

Karşılaştırmalı olarak bakıldığında her iki ülkede yaşanan ve “miltarist” öğeleri de kuvvetle barındıran otoriter modernleşme sürecindeki temel ayrımlar, özellikle otokrasiden keyfi yönetime geçişte uygulanan siyasal ve sosyal uygulamalarda gözlemlenebilir.

Atatürk, büyük modernizasyon seferberliğine girişip, yeni ulus-devleti, belli bir bilinç çerçevesinde  üretilen “kişi kültü” temelleri üzerinde yükseltirken;  destekçilerine başta parti, meclis ve devlet kurumları arasında hareket edecekleri ve yeni rejimin ideolojisini üretecekleri boş alanlar ve kurumlar (Halkevleri, Köy Enstitüleri vb.) yarattı.

Buna karşılık Rıza Şah, uyguladığı yönetimle, gelişen şehirli toplumsal tabandan uzaklaşıp modernleşmenin yalnızca teknolojik büyüsüne kapılırken, kendini destekleyenlere Atatürk’ün yaptığı gibi rejimin ideolojisini, rasyonel ve eleştirel akılla kaynaştıracak alanlar sağlayamadı.

Ne ki,  her iki “tek adam” da, Türkçe muasırlaşma, Farsça imruzi buden olarak ifade edilen çağdaşlaşma ya da modernleşme kavramında birleşti.

Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’nün (USTE) düzenlemiş olduğu “Türkiye ve İran’da Otoriter Modernizasyon” konulu bir atölye çalışmasının ürünü olan ve Touraj Atabaki ile Erik Jan Zürcher’in derlediği bu kitapta yazarlar, söz konusu sürecin ve modernite konusunda benimsenen ortak düşüncenin özellikle Atatürk ve Rıza Şah dönemindeki uygulamalarını, bunların benzerlik taşıyan ve farklılık gösteren yanlarını ele alırken, her iki ülkede günümüzde de yaşanmaya devam eden modernleşme sorunlarına ışık tutuyor.