güncelleme: yayınlama:

KPMG’DEN SEKTÖREL BAKIŞ 2019 RAPORU

KPMG’DEN SEKTÖREL BAKIŞ 2019 RAPORU

 

KPMG’DEN SEKTÖREL BAKIŞ 2019 RAPORU

Küresel ekonomi, geçtiğimiz iki yılda korumacı reflekslere rağmen iyi bir ivmelenme yakalayarak başarılı bir performans gösterdi. Dünya ekonomisinin lokomotifi konumundaki ABD, AB ve Çin gibi ülkelerin yanı sıra aralarında Türkiye’nin de olduğu gelişmekte olan ülkeler özellikle 2016 ve 2017 yılında beklentileri olumlu bir şekilde karşıladı. Ancak 2018 yılındaki döviz dalgalanmaları ve iç pazardaki durgunluk Türkiye ekonomisindeki pek çok sektörü olumsuz şekilde etkiledi.

Denetim, vergi ve danışmanlık hizmetlerinin öncülerinden KPMG “Türkiye’de Sektörel Bakış” serisi kapsamında bankacılık, endüstriyel üretim, enerji, ilaç, inşaat, taşımacılık, perakende ve telekomünikasyon başta olmak üzere toplam 11 sektörün 2019’a yönelik temel eğilimlerini ve pazar analizlerini inceledi.  Nihayetinde bir rapor paylaşarak sektörlere dair güncel bir bakış açısı sundu.

 

Bankacılık

İlk olarak bankacılık sektörüne değinilen raporda, 2018 yılının sektör için zorlu geçmesine rağmen, uluslararası kaynaklara erişim kanalları açıldığında toparlanabilecek ilk sektörlerden biri olduğu belirtildi. Türkiye özelinde bankacılık 2018 yılında kur çalkantıları, finansman eksikliği ve maliyet artışları gibi problemlerle boğuştu. Bu sebeple ekonomik aktivitenin durgunlaşmasında en önemli faktörlerden biri olarak bankacılık görülüyor. Türkiye ekonomisinin hızlı bir şekilde toparlanabilmesi için bankacılık sektörünün sağlamlığının korunması ve şeffaf politikalara sahip olunması kritik öneme sahip.

Sigortacılık

Finansal koşullarla yakından ilişkili sektörlerden bir diğeri ise sigortacılık. 2018’deki sert ekonomik şartlar sigortacılık sektöründe kısa vadeli bir karlılık sağlamış olsa da otomotiv sektöründeki daralmanın sınırlayıcı bir etki yarattığı görülüyor. Nitekim motorlu taşıtlar sigortacılık sektöründeki prim gelirlerinin yarısına yakınını oluşturuyor. Öte yandan devletin bireysel emeklilik sistemi, tarım ve doğal afet sigortaları gibi stratejik alanlardaki desteği sektördeki en güçlü yönlerden biri olarak görülüyor. 

Endüstriyel üretim

Bugüne kadar verimlilik artışları ve maliyet sınırlama konusunda altın çağını yaşayan endüstriyel üretim sektörü 2018 şartlarından olumsuz bir şekilde etkilendi. Yüksek faizler, kur dalgalanmaları ve iç talepteki zayıflık endüstriyel üretimi baskılayan başlıca unsurlar arasında. Sektör işletme maliyetlerinin yüksekliği, küresel belirsizlikler ve yüksek dış borç gibi zayıf yönlere sahip olsa da çeşitli fırsatları da beraberinde getiriyor. Hükümetin endüstriyel üretime yönelik teşvikleri, yüksek ihracat potansiyeli ve jeopolitik konumu Türkiye’nin endüstriyel üretim sektöründe nispeten daha iyi bir performans sergilemesine olanak tanıyor.

Enerji

Şehirleşmenin ve ekonomik kalkınmanın sürekli olarak göstermesi enerji sektöründe de önemli etkilere sahip. Hem dünyadaki hem de Türkiye’deki yüksek enerji tüketimi her zaman iyiye işaret etmiyor. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, bu anlamda yüksek miktarda dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı veriyor. Türk lirasının dışsal şoklara karşı açık bir pozisyonda bulunması maliyet artışına neden oluyor. Öte yandan hükümetin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim konusunda oluşturmaya çalıştığı farkındalık ve teşvikler, eskiye kıyasla daha güçlü bir enerji sektörü beklentisi oluşturuyor. Sektöre finansman sağlayan bir bankacılık sisteminin varlığı, stratejik bir üs niteliğindeki bölgesel konumu ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yüksek verim alma potansiyeline sahip toprakları Türkiye’nin enerji sektöründeki en güçlü yanları.

Kimya

Ekonomik aktivite açısından öncü bir gösterge niteliği taşıyan kimya sektörü birçok sektörün aksine 2018’deki dalgalanmalardan sert bir şekilde etkilenmedi. Türk lirasındaki değer kaybını ihracat etkinlikleriyle telafi eden sektörün 2019’da aynı performansı göstermesi olası görünmüyor. Çünkü dış pazardaki kırılganlıklar ve küresel ticaretteki belirsizlikler ihracat potansiyelini olumsuz etkiliyor. Dışa bağımlılık, yüksek faiz oranları ve döviz kurlarından kaynaklanan maliyet artışları ithalata dayalı bu sektör için en büyük dezavantajları oluşturuyor. Ancak devletin AR-GE yatırımları için sunduğu teşvikler, AB mevzuatına uygunluktan kaynaklanan yüksek kaliteli üretim ve yabancı yatırımların yüksek oluşu kimya sektörünün fırsatlarla dolu olduğunu gösteriyor.

İlaç

KPMG Raporu’nda dikkat çekici tespitlerin yapıldığı bir diğer sektör de ilaç sektörü. Bilim ve teknolojideki gelişmeler ışığında sürekli olarak ilerleme kaydeden sektör, ilaç erişimini her geçen artırıyor. Ancak Türkiye özelinde bakıldığında bazı dezavantajlar mevcut. Kapalı kutu ilaçların yüzde 84’ünün yurt içinde üretilmesine rağmen hammaddelerin yurt dışından alınıyor olması sektörün kur dalgalanmalarından önemli ölçüde etkilenmesine yol açıyor. Sektörün ithalatçı konumunda olması ruhsatlandırma süreçlerinde de bazı zorlukları beraberinde getiriyor. Ancak hastane yatırımlarının artmış olması, sağlık turizmindeki pozitif büyüme ve ihracatta yeni pazarlara açılma eğilimi üreticilere henüz kullanılmamış bazı fırsatlar sunuyor.

İnşaat

Türkiye ekonomisinde her zaman tartışmalı bir konumda bulunan inşaat sektörü son 15 yılda hızlı bir büyüme göstermiş olsa da geçtiğimiz iki yılda oldukça kırılgan. Kısa vadeli kamusal desteklere rağmen istenen kalıcı toparlanmayı sağlayamayan inşaat sektörü finansal koşullardan ve konut kredi faizlerindeki yükselişlerden de olumsuz etkilendi. Sektörün güçlü yanlarını ise ucuz işgücü ve döviz kurlarındaki artıştan dolayı oluşan yabancıların ilgisi oluşturuyor. Kentsel dönüşüm projeleri ve kamu bankalarının düşük faizli konut kredisi imkanlarının, inşaat sektörünü orta ve uzun vadede ayakta tutmaya yetip yetmeyeceği önemle izlenmesi gereken konuların başında geliyor.

Taşımacılık

Küresel ticaret ve ekonomik büyümeye bağlı olarak gelişen sektörlerin başında lojistik ve taşımacılık geliyor. KPMG Raporu’nda son yıllardaki zorlu koşulları geride bıraktığı belirtilen taşımacılık sektörünün 2019 yılında güçlü taleplerle karşılaşmayacağı öngörülüyor. Dünya ekonomisinin ve ticaret hacminin daha yavaş büyüyeceği beklentisi bundaki en önemli etken. Petrol fiyatlarında yaşanan dalgalanmanın yanı sıra sektörün finansman ve işletme giderleri en önemli dezavantajları arasında yer alıyor. Her şeye rağmen taşımacılık anlamında Türkiye pazarında önemli bir potansiyel bulunuyor. Dijital teknolojilerdeki gelişmeler, denizyolu taşımacılığındaki genç filo, karayolu taşımacılığındaki deneyim ve havayoluna yapılan yatırımlar sektörün büyüme potansiyeline işaret ediyor.

Otomotiv

Özellikle Türkiye’deki ekonomik etkinliklerden bahsederken otomotiv sektörüne ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Çünkü Türkiye ihracatının lokomotif sektörü olarak görülen otomotiv, büyük bir etki alanına sahip. İthalata dayalı üretim, yurtiçi pazarındaki araç fiyatları üzerindeki vergi yükü ve küresel talepteki kırılganlık sektördeki bazı çalkantılara sebep oluyor. Ancak yine de yerli otomobil projesine verilen öncelik, gelişmiş yabancı ortaklıklar ve Avrupa pazarına yakınlık otomotiv sektörünün artılarından bazıları.

Parekende

Raporda satış hacmi, ciro ve e-ticaret başlıkları altında ele alınan perakende sektörünün küresel eğilimlerle paralel olarak yapısal bir dönüşüme gireceği belirtiliyor. Ekonomik dalgalanmalardan en az etkilenen sektörlerden biri olmasına rağmen perakende sektörü kısa vadeli makroekonomik gelişmelerden önemli ölçüde etkileniyor. İç pazar dengelerindeki belirsizliğin sektördeki aktörleri dış yatırımlara teşvik edeceği beklentisi, sektördeki en yaygın görüşlerden biri. İnternet kullanımının yaygınlaşması ve e-ticaret firmalarının fiyat rekabetinde avantajlı konumda olması bu alanda yeni şirketlerin pazara girebileceği konusunda bir izlenim uyandırıyor. Sayısız fırsatlara sahip olan perakende sektörünün önündeki en büyük engelleri ise yüksek kiralar, enflasyon artışının ciro artışından fazla olması ve tüketicilerin alım gücünün düşmesi oluşturuyor.

Telekomünikasyon

KPMG Raporu’nda detaylı analizine yer verilen son sektörü telekomünikasyon oluşturuyor. Sektörle ilgili birçok endişeden bahsedilirken büyümeye fırsat tanıyacak çok sayıda avantajın da altı çiziliyor. Sermaye yetersizliği, yazılım ve donanımların yüksek oranda ithalata bağlı olması, yüksek vergiler ve altyapı sorunları sektördeki en büyük eksiklikler olarak görülüyor. Ancak akıllı telefon kullanımındaki artış, yazılım sektörünün dinamizmi ile genç nüfusun varlığı ve devlet destekli teşviklerle hizmet kalitesindeki artışın devamlı hale gelmesi 2019 yılında sektörün karlılığını artıracağını öngörüyor.

 

KPMG Sektörel Bakış 2019 Raporu’nun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.